27 Eylül 2010 Pazartesi


Zamanın İki Yüzü


Ey zaman, sen değilmisin bitmesin istediğim anları silip süpüren, ardından unutturup acıları yine yüzümü güldüren..

Ey zaman, yine sen değilmisin, yüzümdeki çizgileri belirginleştiren, öğrettiğin onca şeyden sonra aynı heyecanı hissedemeyeceğimi gösteren.. Dolayısıyla gülüşlerimi anlık tebessümlere çeviren..

Ey zaman.. Beni sana esir ettiler..!

15 Haziran 2010 Salı

Zor

Yine, bir düşle gerçeğin ayrımında duruyorum.. Gerçekleri görüp kabul edememek ne kadar da zor bazen. Göz göre göre bir adım atıp çizginin karşısına geçememek ne kadar da incitici insan gururu için. Belki bir kez kırmak zinciri, bir kez atlamak karşı tarafa bütün düğümlerin çözülmesi demek. Ama, işin esas zor kısmı o kararı verebilmek.

8 Kasım 2009 Pazar

Anlamsız

Gittin..
Peki farkettin mi giderken yüreğimde açtığın derin yarayı..
Dokunsalar bir gün ne kadar acıyacağını farkettin mi..
Nasıl da güzel başlamıştık seninle..
Hatırladın mı hiç o güzel anıları..
Gittin..
İçimden gitme diye haykırırken ben, duydun mu yüreğimin sesini..
Kal deseydim biraz daha kalırmıydın..
Avuntu olurdu gerisi..!
Yazılacak, söylenecek hangi söz ifade edebilir beni..
Yine de yazıyorum işte..
En çok seni özleyeceğim şimdi..
En çok esprilerini, gülüşlerini, sesini, yüreğini..
Aldığım yarayı bile unutturacak bu özlem belki..!

19 Ekim 2009 Pazartesi

Acı'ya Yürürken


Adım adım yaklaşırken bilinen sona,
Yine de geri geri gidiyor ayaklarım.
Son kez yüzüne bakıp seviyorum derken sana,
Gözlerinin çok gerisinde kalıyor bakışlarım.
O kadar yakınken, bir o kadar uzağım..!

17 Eylül 2009 Perşembe

Keşke Korkmadan Sevebilseydim Seni

Neydi azaltan sevgileri zamanla?

Biraz daha ulaşmış olmak mı? Aslında hala severken birini fazla bir arada olmanın getirdiği "acaba sevmiyor muyum?" sorusu muydu sebep?

Oysa ne kadar da istiyorduk peşinden giderken düşlerimizin. Ne kadar da heyecan doluyduk O'na ulaşmayı dilerken. Nasıl da umut ediyorduk bir gün yanında olabilmeyi. Nasıl da sabırsızdık sevgimizi göstermek için. Peki ya sonra! Neden sustuk? Neydi korkutan? Bizi O'ndan uzaklaştıran neydi?

O'nu öylesine iyi tanırken, öylesine aynı pencereden bakarken hayata, neydi şimdi kelimelerimizi boğazımızda düğümleyen?

Neydi azaltan sevgileri zamanla?

Yoksa yitirme korkusu muydu sebep? Ya bir gün giderse sorusu muydu? Ama böylesine korkarken nasıl yaşanırdı Aşk? Bu yüzden mi zordu Aşk, bu yüzden mi acıtıyordu?

Bu sorular ve bu korkular yüzünden, kelimelerimizi bile özenle seçerken aslında hiç konuşamaz olduk. Ve biz gitgide çoğalırken aslında, gitgide azalıyorduk. En acısı farkına bile varamıyorduk bunun. En azından birimiz..!

Keşke korkmadan sevebilseydim seni..!

9 Eylül 2009 Çarşamba

ÖDÜL VE MİM

Bu ödülü bana layık gördüğü için http://cicibicibiseyler.blogspot.com/ çok teşekkür ederim:) Kurallara gelince:
1- Sizi ödüllendirene teşekkür edin.
2- Sizi ödüllendirenin blog linkini yayınlayın.
3- Ödülün logosunu yayınlayın
4- 7 yaratıcı blogeri ödüllendirin.
5- Bu 7 bloğun linklerini yayınlayın.
6- Ödüllendirdiklerinizi bundan haberdar edin.
7- Kendiniz hakkında 7 ilginç şey yazın.
Kendim hakkında 7 ilginç şey:
1- Her ne kadar öyle olmasını istemesem de plansız yaşayamam. A planım işlemediyse her zaman için bir B planım mutlaka vardır:)
2-
Uykudan uyandırıldığımda çok sinirli olurum. Bu konuda hiç hoşgörülü değilimdir. Çünkü bir kere uyanırsam bir daha uyuyamam. Bu çok kötü.
3- Çift sayı takıntım vardır. Bir bardak çay içtiysem mutlaka ikiye tamamlamalıyım:S
4-
Simetrik bir insanım. Birşey yamuk durduğunda dengemin bozulduğunu hissederim. O yüzden yamuk duran bir şey varsa hemen düzeltirim.
5- Bloguma bir yazı yazarken fonda mutlaka bir müzik çalmalı. Müzik olmadan yazamam.
6- Çok ayrıntıcıyım. Bazen bu özelliğimden nefret ediyorum. Çünkü beni çok yoruyor.
7- İlginç birşeyi farkettim ki, ben o kadar da ilginç biri değilmişim:)

VE MİM!
Sevgili arkadaşım Sibel beni mimlemiş,teşekkür ediyorum,sevgilerimi yolluyorum!
En sevdiğiniz film: Aslında birden çok. Sınırların Ötesinde, Joe Black ve romantik komedi türündeki filmler.
Yapmayı en çok sevdiğiniz yemek: Mantı. Ama mantıyı yapmaktan çok yemeyi severim aslında:)
En son okuduğum kitap: Rüzgar Gibi Geçti.
Blog yazmaya başlama kararını nasıl aldın: Aslında beni mimleyen sevgili arkadaşım Sibel bu fikri bana aşıladı:) Teşekkür ederim kendisine :)
Bloğunu hangi sıklıkla ziyaret edersin: Hergün.
Bilgisayar açıldığında bloğunu açmak kaçıncı sıradaki iştir: Duruma göre değişir.
Başka blog sayfasında görüp aldığın yada gitiğin yer oldumu: Hayır.
Bloğunda hangi konulardan bahsetmek seni mutlu eder: Düşünsel konulardan.
Bloglarda gördüğün seni diğer arkadaşlarını eklemekte cezbeden ne olur?: İlk bakışta şablon dikkatimi çeker. Ama eklemek için içerik ve tema elbette.

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Mutluluk, bir an değilmiydi?


Mutlu olmak..! Güzel bir kavram.

Ama mutluluk neydi ki? Günün birinde "Ben mutluluğu yakaladım" diyebilirmiydi insan?

Bir ömür boyu mutluluk denen kavram varmıydı gerçekten de?

Tam bu noktada, çok eskiden duyduğum bir söz çınlıyor kulaklarımda. "Mutluluk, anlardan ibarettir."

Gerçekten de öyle değilmiydi? Yıllar yılı arayıpta bulamadığımızı sandığımız mutluluğu aslında binlerce kez yakalamamışmıydık? Ve yitirmemişmiydik binlerce kez? Kısacık bir andan ibaret değilmiydi mutluluk?

Öyleyse yanlıştı dövünmek, üzülmek, ağlamak.. Çünkü geldiği gibi gitmiyordu hayat. Öyle olsaydı anlamı da olmazdı belki mutluluğun.

Sanırım en doğrusu kısa ama mutlu An'larımızı birleştirip gülümseyebilmekti. Uzun sürmesini hayal etmemek.


Siz hangi taraftasınız?


Kaybettiğiniz anlar için dövünenlerden misiniz? Yoksa anlarınızı birleştirip gülümseyebilenlerden mi?